Evliliğin İptali

Borçlar Hukukunda, bir hukuki işlemin geçerlilik şartlarında eksiklik olması halinde o işlem butlan sayılır. Yani hukuki işlem baştan itibaren geçersizdir ve ileriye dönük olarak da arzu edilen sonucu doğurmaz. Butlanla sakat bu hukuki işlemin geçersiz olması için dava açmaya gerek de yoktur. Ancak ilgilisi isterse bu geçersizliğin tespiti için dava açabilir. Ayrıca, işlem baştan itibaren geçersiz olduğundan, zaman geçmekle ya da tarafların aksi yöndeki iradesi ile de geçerlilik kazanmaz. Borçlar Hukukundaki bu düzenlemeden ayrık olarak, Aile Hukukunda geçerli bir şekilde kurulmayan evliliklerin sonlanması için dava açmak gerekmektedir, bu evlilikler geçersiz olsa da kendiliğinden sonlanmaz. Bu halde, evlilik geçersizliğe rağmen kurulmuştur ve dava ile geçersizlik tespit edilmedikçe varlığını sürdürür. Buna ilişkin olarak Türk Medeni Kanunu’ nun 156. maddesinde; “Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan hâlinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.” hükmü yer almaktadır.

Evliliğin iptali, evliliğin boşanma ile sona ermesinden farklı bir kurum olarak, Türk Medeni Kanunu’ nun 145 ve devamı maddelerinde batıl olan evlenmeler başlığı altında düzenlenmektedir. Evliliğin iptaline ilişkin olarak Kanun’ da sayılan sebepler tahdidi, yani sınırlı sayıdadır. Bu nedenle de, Kanun’ da sayılan nedenler dışında evliliğin iptaline karar verilemez.

Türk Medeni Kanunu’ nda, evliliğin iptali mutlak butlan (m. 145, 146, 147) ve nisbi butlan (m. 148, 149, 150, 151, 152) olarak ikiye ayrılmaktadır.

1. Mutlak Butlan:

Türk Medeni Kanunu’ nun 145. maddesi şöyledir:

“Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:

1.Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,

2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,

3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,

4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.”

Maddede sayılan nedenlerin herhangi birinin varlığı evliliğin iptalini doğurmaktadır. Anılan madde uyarınca evliliğin iptalini dava ile talep edebilecek kişiler madde 146’ da sayılmış olup, buna göre; Cumhuriyet savcısı ve ilgilisi olan herkes evliliğin iptali için dava açabilecektir. İlgilisi olan kişilerin kimler olduğu Kanun’ da açıkça sayılmamıştır. Ancak evliliğin iptali ile manevi ya da maddi olarak bağlantısı olan kimselerin ilgilisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Buna göre, eşlerden biri, eşlerin anne ve babası, mirasçıları, vasileri ilgili sayılır.

2. Nisbi Butlan:

Türk Medeni Kanunu’ nun 148 ve devamı maddelerinde düzenlenen nisbi butlanla evliliğin iptalini, mutlak butlandan farklı olarak ancak eşler dava yoluyla talep edebilir. Evliliğin nisbi butlan nedeniyle iptal edilebilmesi için, eşlerden birinin evlilik anında ayırt etme gücünden geçici yoksunluk yaşaması, eşlerden birinin yanılma, aldatılma veya korkutulması gerekmektedir.

Nisbi butlanla evliliğin iptali için dava açma hakkı hak düşürücü süreye bağlanmıştır. Bu süre geçmekle eş, evliliğin iptali için dava açma hakkını kaybeder. Buna göre, Kanun’ un 152. maddesine göre; “İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve herhâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.”.

BUTLAN KARARININ SONUÇLARI

Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan hâlinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur. Buna göre, Türk Medeni Kanunu’ nun 156. maddesinin ikinci cümlesi hükmü gereğince, mutlak butlan ya da nisbi butlanla sakat olan evliliğin hâkim kararıyla sonlandırılması halinde kararın kesinleştiği tarih itibariyle butlan kararı ileriye etkili olur. Dava açılmış olsa bile evlenme, kararın kesinleşme tarihine kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur. Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar. Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur. Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.

MİRASÇILARIN EVLİLİĞİN İPTALİNİ TALEP HAKKI

Evlilik butlan nedeniyle iptal edilene kadar geçen sürede, eşler birbirine mirasçı olabilirler. Butlan bir evlilik devam ederken, eşlerden biri vefat ederse, vefat eden eşin mirasçıları, evlenme nisbi butlanla geçersizse evliliğin geçersizliğini sağlamak adına butlan davası açma hakları bulunmamaktadır. Ancak, vefat eden eş ile sağ kalan eşin arasındaki evlilik mutlak butlan sebeplerinden biri ile sakatlanmışsa, ölen eşin mirasçıları evliliğin iptali için butlan davası açabilirler. Konuya ilişkin olarak, Kanun’ un 159. Maddesi; “Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder.” şeklinde hüküm içermektedir. Anılan hüküm, mirasçılara ölen eşin nisbi butlana dayanan evliliğin iptalini isteme hakkını vermemekle birlikte, açılmış olan bir iptal davası sırasında eşlerden birinin ölmesi halinde ise mirasçıları bu davaya devam edebileceklerdir. Bu dava artık, nisbi butlanla evliliğin iptali davası değil, ölen eşin iyiniyetli olmadığının tespiti davasıdır.

Kısacası, evlenmenin nisbi butlanını dava etme hakkı olan eş dava açmadan önce ölmüşse, bu hak mirasçılarına geçmez. Ancak, mirasçılar sadece açılmış olan nisbi butlan davasını sürdürebilirler. Evlenmenin mutlak butlanında ise mirasçıların kendi adlarına dava açma hakları bulunmaktadır. Mutlak butlan davası ya da tespit davası sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olduğu anlaşılan sağ kalan eş yasal mirasçılık sıfatını korur. Ne var ki, mutlak butlan davası ya da tespit davası sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş yasal mirasçılık sıfatını da kaybeder (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 tarih, 211/7-695 esas, 211/673 karar sayılı kararı).

Av. Arb. Melike BAL

Konuya ilişkin yasal düzenlemelere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6098.pdf

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir